MİDE-ONİKİ PARMAK BAĞIRSAĞI ÜLSERİ

Mide duvarında doku yitimiyle ortaya çıkan çok yaygın bir hastalıktır. Ülser yüzeysel ya da delinmeye yol açacak kadar derin olabilir.

Hastalık, mide ve onikiparmakba ğırsağının bir ya da daha çok bölümün de görülebilir. Mukozayla sınırlı kalabi leceği gibi, duvarı delecek kadar da derinleşebilir. Oldukça sık görülür; İngil tere'ye ait verilere göre, erişkin kadınla nn yüzde 2'sinde, erkeklerirı de yüzde 6'sında ülser görülmekte, aynca 45-53 yaş grubundaki erkeklerin yüzde lO'u bu hastalığa yakalanmaktadır. Gerek hastanın ruhsal yapısını, gerek çalışma yaşamını uzun süre etkilernesi nedeniyle ülser, büyük toplumsal önem taşıyan bir hastalıktır. Düşük gelir düzeyindeki gençler arasında daha yaygın olan on ikiparmakbağırsağı ülseri, mide ülseri ne oranla 3-12 kez daha sık görülür.

NEDENLERİ

Peptik ülserin (mide ve/ya da onikipar makbağırsağı ülseri) nedenlerine ve te davisine ilişkin bilgilerde son birkaç yılda köklü değişiklikler olmuştur.

Eskiden hastalığın tek nedeninin mi denin aşırı asit salgılaması olduğu sanı lırken bugün hem mide iltilıabı, hem de mide ve onikiparmakbağırsağı ülserleri nin oluşumunda bir bakterinin rol oyna dığı görüşü ağırlık kazanmaktadır. Heli cobacter pylori adı verilen bu bakteriye peptik ülser hastalarının büyük çoğun luğunun mide mukozalannda rastlan mıştır. Araştırmalar asit ketleyici ilaç larla tedavi edilen hastalarda H. pylori enfeksiyonunun sürmesidurumunda peptik ülserin çoğunlukla yinelediğini göstermektediı;. Buna karşılık antibiyo tik tedavisiyle bakteri enfeksiyonunun ortadan kaldırıldığı durumlarda H. pylo ri yeniden üremeden ülser yineleme mektedir.

Hastalığın nedenleri arasında ailesel yatkınlık da sayılabilir. Ülserli kişilerin birinci dereceden akrabalarında hastalı ğın gelişme olasılığı, başka kişilere gö re üç kat fazladır; erkeklerde ise bu teh like iki kat daha artmaktadır.

Kişinin zayıf yapılı (astenik), anji yospastik, sinir sistemi duyarlı, bunaltı ya eğilimli olması yıllarca çok önem senmiştir. Oysa günümüzde bu koşullar daha az önem taşımakta ve hastalığın nedeni olmaktan çok, sonucu kabul edilmektedir.

Günümüzde ülserden sorumlu tııtıı lan etkenlerin en önemlisi sigara duma nıdır. Sigara dumanı ülserin nedbeleş mesini önleyip yeniden açılmasını ko laylaştırır. Romatizma ilaçları da kana ma olasılığını artırdığından aynı ölçüde tehlikelidir .

Beslenmeyle ilgili ve ruhsal etkenler artık önemini yitirmiştir. Günümüzde mide-bağırsak uzmanı hekimler hastanın beslenmesini tümüyle normalleştirme eğilimindedir, hatta tok karnına kahve ve çok az alkole bile izin verilmektedir.

Peptik ülserin tek nedene bağlı ol madığı, saldırgan etkenlerle mide mu kozasının koruyucu etkenleri arasındaki duyarlı dengeyi bozabilen öğelerin bir araya gelerek hastalığı ortaya çıkardığı kabul edilmektedir. Sağlıklı kişide pep sin ve hidroklorik asit gibi mukoza ya pısına zarar veren maddeler mukoza ör tüsüyle yakın ilişkidedir, ama mukoza nın da güçlü bir savunması vardır. Mide mukozasının başlıca savunma etkenleri şunlardır:

  • Mukus üretimi. Mide yüzeyine yapı şan mukus katmanı, mide duvarların, pepsin ve hidroklorik asitin yıkıcı etki sinden korur. Ülserlilerin mide salgıları üzerinde yapılan son çalışmalar, üreti len mukus miktarında azalma olduğu gibi, mukusun duvarları koruyucu etki sini azaltan bir nitelik değişimine uğra dığını da ortaya koymuştur.
  • Mide salgısı ketleyicilerinin üretimi Olağan koşullarda onikiparmakbağırsa ğına kimus (midede öğütülmüş gıdalar) geldiğinde, mide salgılannı ketleyen en terogastron adlı bir hormon salgılanır. Bu hormonun üretimi azalınca hidroklo rik asit üretiminde artış görülür.
  • Midenin normal kanlanması. Mide atardamarlarındaki doğumsal ya da edin sel bozukluklar, kan akımıru azaltarak mukozanın savunma gücünü düşürür.
Vücudun başka dokularında hızlı ilerleyen onarım süreci, ülser oluştuktan sonra midede çok güç gerçekleşir, çün- kü ortamın asitliği onarımı engeller. Bu nedenle peptik ülser ancak uzun sürede iyileşebilen kronik bir hastalıktır.

BELİRTİLERİ

Peptik ülser bazen hafif ve özgül olma yan belirtilerle sessizce seyredip, sonra ani ve şiddetli bir kanarna ya da delin meyle akut bir tabloya dönüşür. Belirtiler ülserin yerine göre değişir. Bunlann en önemlisi olan ağn, hastala rm çoğunda tek belirtidir. Gerek mevsi me bağlı olarak (genellikle ilkbahar ve sonbaharda), gerek gün içinde belirli aralıklarla yinelemelerin ortaya çıkması tipik bir özelliktir. Mide ülserinde öğünlerden sonra ağırlık duygusu göz lenir; daha. sonra gerçek ağn başlar ve "dört zamanlı ritim" (öğün-iyileşme ağn-iyileşme) gerçekleşir. Onikiparmakbağırsağı ülserinde ise ağn aç kamına ya da öğünlerden birkaç saat sonra başlar ve daha çok kramp bi çimindedir. Bunda "üç zamanlı ritim" (öğün-iyileşme-ağn) gözlenir. Mide onikiparmakbağırsağı ülserinin en belir gin özelliği, yemekten sonra ya da alka li maddelerin alınmasıyla ağnnın hafif lemesi ya da geçmesidir. Ağnnın yeri tipik olarak kamın ortası, göbeğin üstü dür. Ülserin yerine göre çeşitli dokulara yayılma olabilir: Sağ böğür, sırt, iki yanda son kaburgalar boyunca ve ender olarak da göğüs kemiğinin arkası. Ağrı nokta ya da kramp biçiminde olabilir; bazen yanma duygusu, geğirti, bulantı, açlık ya da doygunluk duygusu ile hipoglisemi (kan şekeri düşmesi) tablosuna benzeyen bir fenalaşma ağrı ya eşlik eder. Ağnya karşın iştah nor maldir, ama bazen kusma görülür. Açlık, sigara, alkol, ruhsal gerginlik, ülser yapıcı ilaçlar ve aşın yemek yeme, belirtilerin ağırlaşmasına neden olur. Yemeklerin az miktarda yenmesi ve asit giderici ilaçlar ise hastayı rahatlatır. Günümüzde ülser hastasının niçin ağn duyduğu henüz açıklanamamıştır. Önceleri mide asitinin ülser alanında açıkta kalan sinir liflerini tahriş ettiği varsayılırdı, oysa günümüzde bu liflerin uyanlara duyarsız hale geldiği bilinmek tedir. Ağn ülserin asitle temasına bağlı dır; bu durum engellendiğinde ortadan kalkmaktadır. Ülsere bağlı komplikas yonlar gelişmemişse seyrek olarak kus ma, sıklıkla da asitli salgının ağza geri gelmesi (regürjitasyon) görülür. Bir baş ka yaygın belirti olan kabızlık, az ye mek yenmesine, bağırsak hareketlerini . uyarmayan besinlerin alınmasına (bun lar mide kasılmalarını uyanp ağn verir) ve bazen de süreklibağırsak kasılması (hipertonik kabızlık) durumuna bağlıdır.

TANI

En önemli tanı aracı mide-incebağırsak filmidir. Ülserin varlığının en dolaysız ve kesin bulgusu olan "niş" (çukurluk), her zaman gösterilemez. Radyolojik inceleme kadar önemli bir başka tanı aracı da gastroduodenos kopidir. Endoskop aygıtı yaklaşık 1 cm çapında esnek bir borudur; mide ve oni kiparmakbağırsağına sokulduğunda mukoza durumunun ve varsa ülserin doğrudan görülmesini sağlar. Endoskopi aygıtlannın en son mo dellerinde (videoskopi) aygıtın ucunda elektronik bir TV kamerası da bulunur. Böylece incelenen organ (mide, bağır sak) doğrudan görüntülenebilir. Aygıt, objektif işlevi gören ve odaklanan gö rüntüyü mikroişlemciye yansıtan bir mercekten oluşur; buradan görüntü bir videoişlemciye aktanlarak televizyon ekranına yansıtılır. Endoskopi, hekimin hem incelediği organı ekranda doğru dan görmesini, hem de tanıyı son dere ce kolaylaştıran renkli görüntüden ya rarlanmasını sağlar. Videoskopi, optik lifli endoskopide sık görülen kusurları (X ışınlarının sarartıcı etkisi; optik lif lerden bazılarının kınlmasına bağlı ola rak görüntüde siyah noktalar oluşur) or tadan kaldırır. Böylece daha doğru bir tedavi yöntemi seçilebilir. Son yıllarda peptik ülserle ilişkili olduğu anlaşılan H. pylori adlı bakteri nin midedeki varlığını saptamaya yöne lik testler de geliştirilmiştir.

KOMPLİKASYONLAR

Kanama, delinme ve uzun dönemde ge lişebilen darlık gibi komplikasyonlar ortaya çıkmazsa, ülser yalııızca sıkıntı veren bir hastalık olarak görülebilir. ÜI ser mide duvarında uzun süre değişme den kalabilir, bazen yavaş ilerleyen bir onanm süreci görülebilir, ama genellik le derinleşme eğilimindedir. Bu da komplikasyonların temel nedenidir. Mi~ de duvarında bulunan küçük ya da bü yük birçok kan damarının ülsere yakın uçlan tıkanır ve ülser ilerlediğinde açıl salar da kanama görülmez. Ama hızlı gelişen ülserler dokuda tl kanmamış bir damara, özellikle atarda mara rastladığında damar duvarını aşın dırarak kanamaya neden olabilir. Kana ma, genellikle aşın yorgunluk ya da bol miktarda yiyecek ve içecek alındıktan sonra, çoğunlukla gece başlar. Hasta uykudan uyanır, yorgunluk, baş dönme si, esneme, renkte solma, bulantı ve is hal görülür. Bir litrenin onda biri kadar kanama olması dışkının siyah renk al ması için yeterlidir. Kusarak parlak kır mızı renkte ya da "kahve telvesi"ne benzer siyahlıkta bir kütle çıkarılabilir. Siyah kusmuk, midenin hidroklorik asitiyle karışmış olan kandır. Solukluk, aşırı terleme, güç azalması ve nabzın hızlanmasıyla birlikte bayılma görülebi lir. Hastayı hareketsiz yatırıp hemen he kim çağırmak ya da hastaneye götür mek gerekir. Mide delinmesi de kanamaya benze yen bir sürecin sonunda gelişir. Ülser derinleşerek mide duvarının bütün kat lannı yıkıma uğratır ve gerçek bir delik oluşturur. Mide delinmesi belirtileri de aniden ortaya çıkar. Kanama öncesinde belirtiler şiddetlenebilir ya da "sarsıntı ağnsı" denen değişken şiddette bir be lirti görülebilir. Hasta, vücudu sarsıldı ğında, örneğin, arabada giderken mide sinde şiddetli bir ağn duyabilir. Daha sonra, hiçbir ön belirti olmadan karnın . üst bölümünde "bıçak saplanmış gibi" çok şiddetli bir ağn duyar. Ülserin mide duvarında açtığı delikten mide içeriği dışarı çıkar ve karın zarına ulaşınca şid detli tahriş sonucunda karın ağrısına ne den olur. Bu aşamada ateş görülmez. Tansiyon normaL. karın ön duvarı ise çok sert ve gergindir; ama en belirgin bulgu ağrıdır. Bu aşamada hastanın he men hastaneye kaldırılması gerekir; anında cerrahi girişim yapılmazsa 24 48 saat içinde irinli karın zarı iltihabı denen çok ağır bir hastalık tablosu geli şir. Hekimi beklerken hastanın kamına buz torbası koymakyararlı olur. Uzun süreli ülser olgularının ileri evrelerinde görülen bir komplikasyon da darlık (stenoz) gelişimidir. Genellik le midenin onikiparmakbağırsağıyla birleştiği mide kapısı (pilor) bölgesinde mide duvarı daralır. Daralma nedeniyle incebağırsağa ge çemeyen mide içeriği birikerek art arda kusmaIara yol açar. Mide kapısı darlığı nın tek tedavi yöntemi cerrahi girişimdir.

ÜLSER VE KANSER

Mide ülseri ile kanser arasındaki ilişki "tartışmalıdır. Günümüzde yaygın görüş, mide ülserinin ender olarak (yüzde l,S'ten az) kötü huylu tümöre dönüştüğü, ülserin başlangıcında her iki yönde de ge lişme olasılığının bulunduğu ve hastalığın kötü gidişli olarak nitelenemeyeceğidir. Ülser değerlendirmesinde önemli olan, iltihabi ve tümoral dokuların er ken dönemde ayırt edilmesidir. Bu ay nmda klinik tablonun özellikleri pek kolaylık sağlamaz. Aynı biçimde, has tanın yaşı, belirtilerin süresi, ağrının özellikleri, iştah azalması ve zayıflama da ayırıcı tanı açısından çok önemli de ğildir. Yemeklerden sonra karnın üst bölümünde az da olsa şişkinlik duyul ması, iştahsızlık ve bulantı gibi belirti lerin gidişinin değişmesi daha anlamlı dır. Kesin tanı ancak radyoloji, gastros kopi, biyopsi, hücre ve salgı inceleme leri sonucunda konulur.

TEDAVİ

Helicobacter pylori üzerine yapılan araş tırmalar peptik ülserde bu bakteri enfek siyonunun rolünü ortaya koymakla bir likte, asit ketleyici ilaçlar hiilii tedavide yaygın olarak kullanılmaktadır. Ama bi linen tedavi yöntemleri her zaman olum lu sonuç vermez. Bunun nedeni peptik ülserin, hazırlayıcı nedenlerin ortadan, kalkmasıyla hemen iyileşmemesidir; yi nelenme oranı da yüksektir. Peptik ülse rin akut evresi, genel önlemler ve ilaç te davisiyle iyileşebilir .. Genel önlemler arasında ilk sırada dinlenme gelir. Ruh sal açıdan en az 20-30 gün süreyle hu zurlu bir dinlenme dönemi ve düzenli bir yaşam, hastaiçin çok yararlıdır.

BESLENME

H2-alıcı karşıtı ilaçların (H2 reseptör an tagonistleri) kullanıma girinesinden ön ce ülser tedavisinde egemen olan yakla şım, beslenni.enin uygun biçimde sınır landırılmasıyla midenin "işlevsel din lenme"sini sağlamaktı. Sınırlı beslenme programlarında te mel amaç, serbest mide asitini proteinli besinlerle tamponlamak ya da yağlı be sinlerle asit salgısıııı engellemektir. Ama artık sınırlı beslenme program larının bilimsel bir temeli olmadığı kabul edilmektedir. Midenin 24 saatlik asit sal gısı açısından, özel beslenme programla n ile normal beslenme arasında önemli bir fark gösterilememiştir. Aynca süt ve süt ürünlerine dayalı beslenmenin, kan li pit düzeyi bozukluğu, süt-alkali sendro mu gibi metabolizma bozuklukları tehli kesi getirdiği, hastanelerde uygulanan beslenme programlarına oranla ülser nedbeleşmesini daha olumsuz etkilediği ve asit salgısını artırdığı saptanmıştır. Gece yatmadan önce kahvaltı yap ma ya da iki saat arayla azar azar ye mek yeme gibi öneriler eski önemini yi tiriniştir. Daha çok işlenmemiş besinle re ağırlık verilmektedir. İşlenmemiş buğday ve pirinç içeren besinlerle soya fasulyesi, bakla, darı gibi tahıllara, tü kürük salgısını artırmaları, mide asitinin onikiparmakbağırsağına geçişini yavaş latmaları, safra tuzlarını bağlamaları ve yapılarındaki bir maddenin mukoza ör tüsünü koruyucu etkisi nedeniyle bes lenmede önem verilmesi önerilir. Beslenmeyle ilgili başka öneriler arasında en akılcı olanı, normal kalorili, nitelik açısından dengeli, doğal besinler ce zengin ve günde üç öğüne bölünmüş bir programdır. Midenin asit salgısını artırdığı kesin olan kafeinden arıtılmış ya da işlenmemiş kahve, çay gibi me tilksantin türevieriyle yoğunlaştırılmış sıvı protein ürünlerinden özellikle uzak durmak, hiç değilse bunları çok az al mak ya da aç karnına almamak gerekir. • Alkol - Alkollü içkilerin akut mide iltihabında asit salgısını artırarak mide ye zarar verdiği kanıtlanmışsa da, oni kiparmakbağırsağı ülseri üzerinde doğ rudan etkisi olduğunu gösteren bir bul gu elde edilmemiştir. Tersine, az miktarda alkolün iyileş meyi olumlu etkilediği ya da ülserin yi nelemesini geciktirdiği gözlenmiştir. • Sigara dumanı - Sigara dumanının peptik ülser gelişimi üzerindeki etkisi kesin olarak saptanmıştır. Çeşitli araştır malar günde lOtaneden fazla sigara içenlerde iyileşme olasılığının azaldığı İli, yineleme tehlikesinin ve komplikas yonların arttığını göstermektedir. Sük ralfat gibi koruyucu bileşikler ve asit salgısını azaltan güçlü ilaçlar bile sigara nın zararlı etkilerini önleyememektedir. Günümüzdeki bilgiler, hiçbir ilacın sigara içen hastalarda anlamlı bir yarar sağlayamadığıııı göstermektedir; peptik ülseri olan ve sigara içen hastalara en yararlı öneri sigarayı bırakmalarıdır.

TIBBİ TEDAVİ

Tıbbi ülser tedavisinin amaçları: • Kısa erirnde: Ağnyı hafifletmek ve ülserin hızla nedbeleşmesini sağlamak. • Uzun erirnde: Yinelenme ve kompli kasyonları önlemek. Bu amaçlara ulaşmak için üç saldır gan etken (asidopepsin, safra, bakteriler [Helicobacter pylori gibi]) ile bunların karşısında incebağırsak mukozasının savunma süreçleri arasında bir denge nin sağlanması gerekir. Kuşkusuz, günümüzde onikipar makbağırsağı ve daha az ölçüde mide ülserlerinin tedavisinde asıl amaç, 24 saatlik asit salgısının, özellikle de gece gerçekleşen salgılamanın uzun erirnde denetim altına alınmasıdır. Peptik ülserin iyileşmesi ile asit sal gısının azalması arasında doğrudan ba ğıntı olduğu kanıtlanmıştır. • Asit gidericiler • Asit giderici ilaç te davisinden amaç, mide içindeki hidro klorik asit yoğunluğunu ve onikiparmak bağırsağının asit yükünü azaltmaktır. Bikarbonat (sodyum ve kalsiyum) ya da kalsiyum karbonat içeren ilaçla rın kesin bir tampon etkisi varsa da, güçlü yan etkileri (metabolik alkaloz ve kan kalsiyumu yükselmesi ile birlikte ilaç kesildikten sonra aşırı asit salınımı) nedeniyle bunlar kullanılmaz.

MİDE TÜMÖRLERİ

Daha çok 50 yaşın üzerindeki erkeklerde görülen, tanısı güç bir kanser türüdür.

Erkeklerde 100 binde 30, kadınlarda 100 binde 20 oranında görülür. Elli yaşın üzerindeki kişilerde iştah ve kilo kaybı durumunda mide kanserinden kuşkulanıl- malıdır. Geçen 30 yıl içinde görülme sık- lığı bazı ülkelerde çok azalmış (ABD), bazı ülkelerde ise artmıştır (Japonya).

NEDENLERİ

Öteki kanserlerdeki gibi mide kanserine yol açan nedenler de bilinmemektedir, ama mide kanseri riskini artırdığı bili- nen çeşitli etkenler vardır.

Bunlar şöyle sıralanabilir: • Y apısal-kalıtsal etkenler: Ailesinde mide kanseri olan bireylerde risk 5 kat daha yüksektir. Tarihte en iyi bilinen ailevi olgu, baba-ı ve üç kardeşi gibi mide tümöründen ölen Napoleon Bona- parte'tır. Mide kanserine kan grubu A olan kişilerde, onikiparrnakbağırsağı ül- serine ise O grubundakilerde daha-sık rastlandığı gözlenmiştir. - Kronik eaotik mide ildhabı. • Polipler, iyi huylu tümörlerdir, ama tüm sindirim kanalında olduğu gibi kö- tü huylu tümörlere dönüşebilirler. • Besleurneye bağlı olduğu düşü\lülen çevresel etkenler mide kanserinde önemlidir. Bunun tipik bir örneği, ana- yurtlannda yaşayan Japonlar'da mide kanserinin sık olmasına karşın, ABD'ye göç etmiş Japonlar'da sık görülmemesi- dir; çünkü beslenme alışkanlıklarına bağlı olarak ABD'de bu hastalık .belir- gin biçimde gerilemektedir. Mide ülserinin kansere dönüştüğü yolundaki varsayım çok tartışmalıdır. İstatistiklere göre mide ülseri olanların çok küçük bir bölümünde kanser geliş- mektedir. Ama bunların önemli bir bö- lümü, tümör dokusu üzerinde ortaya çıkmış ülserli bölgeler olabilir. Bir baş- ka deyişle, söz konusu olan, ülserin kansere dönüşmesi değil, ülser görünü- mündeki kanser olgularıdır.

Mide kanserinin etkilediği bölge- ler - Mide kanserinin en sık görüldüğü' mide bölümleri mide kapısı (pilor) ve mide kapısı önüdür (prepilor). Sık etki- lenen bir bölge de küçük eğriliktir (cur- vatura minarı. Son evrede olduğu gibi kanser büyük ölçüde yayıldığında, tü- mörün başlangıç yerini kesin biçimde saptamak olanaksızdır. Tümörün üç gö- rünümü olabilir. Bunlar en sık olanın- dan en az görülene doğru skiröz, veje- tan ve jelatinöz ya da mükoz biçimler- dir. Skiröz ya da sert yapılı kanser, mi- de kapısı ya da mide kapısı önü bölge- sinde ortaya çıkıp mide duvarına yayı- lır. Mi~e duvarı kalın, sert, kirılgan bir duruma gelir. Skiröz biçimde midenin içi dolduğunda mide boşluğu, daralmış, esnek olmayan bir tüp gibi görünür. Vejetan ya da yumuşak tip, mantar ya da karnabahar görünümünde etli bir kütle biçimindedir ve mide boşluğuna doğru gelişir. Üzerinde nekroz ve ülser- ler oluşarak delinme olasılığı vardır. En seyrek olanı jelatinöz tiptir. Tü- mör kütlesinin jelatini andıran parlak görünümünden ötürü bu adla anılır.

BELİRTİLERİ

Erken tanı için yararlı başlangıç bulgu- ları yoktur. Tümör belli bir büyüklüğe ulaştığında hastayı hekime başvurmaya yönelten belirtiler ortaya çıkar. O za- mana değin iştahlı olan ve yediklerini kolayca sindiren hasta, iştahının azaldı- ğını, et ve yağlara karşı tiksinti duydu- ğunu fark eder. Aşırı sigara içen tirya- kiler bile sigaraya karşı isteksizlik du- yarlar. Aynca sindirim bozukluklan or- taya çıkar. Öğünlerden sonra ağırlık duygusu, sindirim güçlüğü, bulantı, kusma, genellikle mide bölgesinde öğün1erle bağlantılı ya da bağlantısız bir ağn baş gösterir. Hastalığın daha ileri evresinde orta- ya çıkan bir başka belirti hematemezdir (mıdeden kan gelmesi). Bu durum tü- mör kütlesinde kanama olduğunu gös- terir. Bazen mide kanseri, ilk olarak dikkati sindirim sistemine çekmeyen belirtiler gösterebilir. Bunlar halsizlik, giderek artan zayıflarna, cildin soluk san bir renk alması, ateş, kansızlık gibi genel belirtilerdir. Değişik yayılırnlar (metastaz) sık görülür ve erken evrede ortaya çıkar. Mide kanseri, örneğin pankreas, yemek borusu, kalınbağırsak gibi yakın organ- lara lenfler aracılığıyla doğrudan yayı- lıp değişik lenf bezlerine yerleşebilir, Tümörün sol köprücük kemiğinin üs- tünde yer alan lenf bezlerine sıçraması (Virckow gangliyonu) tipik bir belirti- dir. Kanla yayılarak özellikle karaciğe- re sıçrayabilir. Tümör hücreleri kann zanna ve yumurtalıklar gibi kann zan içindeki organlara da yayılabilir. incelemeler - Klinik belirtiler mide hastalığını düşündürür, ama kesin tanı için bunlar yeterli değildir. Özellikle ki- şinin yaşı ilerlemişse kanserden kuşku- lanılır. Arıcak laboratuvar incelemele- riyle kesin tanı konabilir. Ağızdan bar- yum verildikten sonra radyolojik ince- leme yapılır. Doğrudan midenin içini görmeyi sağlayan gastroskopi, çok yararlı bir in- celemedir. Bu inceleme sırasında, özel- likle kuşkulu olgularda mikroskopik in- celeme için bir biyopsi parçası ve ucun- da fırça olan plastik sondalar kullanıla- rak mide mukozasından dökülen hücre- ler kolayca alınabilmektedir. Bu yönte- min hastaya hiçbir zaran yoktur. Tedavi - Tanı konduktan sonra za- man kaybetmeden mide ve çevresinde- ki lenf bezleri alınmalıdır. Kuşkusuz bu işlem, tümör yakın organlara fazla ya- yılmamışsa yapılabilir. Tümör yayıl- mışsa, hastalığın gidişi cerrahi yolla en- gellenemez. Olguların büyük bölümün- de ameliyat kararı, karnı açıp tümörü inceledikten sonra verilir. Tanı zama- nında konmuşsa, cerrahi tedaviyle sağ kalma yüzdesi yüksektir. Hasta, giri- şimden sonra 5-10 yıl daha yaşayabilir. Mide rezeksiyonu, midenin tümünün ya da bir bölümünün alınıp kalan bölü- müyle bağırsağın jejunum bölümünün ağızlaştırılmasından oluşur. Tümörü al- mak için uygulanan cerrahi girişimin (mide rezeksiyonu) ardından bozukluk- lar ortaya çıkabilir. Bunlar "erken ye mek sonrası (postprandial) sendrom" ve "geç yemek sonrası sendrom" olarak ikiye aynlır. Aynca kalan mide parça- sında mide iltihabı ya da peptik ülser görülebilir.

ERKENYEMEK SONRASI SENDROM

Doğrudan mide kanseriyle ilişkili olma- yan ve her mide ameliyatından sonra görülebilen bu sendrom, yemeklerden hemen sonra ortaya çıkar. • Hızlanmış geçiş (dumping) sendro- mu - Belirtiler: Sindirim bozuklukları (karnın üst bölümünde gerginlik, bulan- tı, geğinne, ishal), vazomotor bozukluk- lar (sıcak basması, terleme), ruhsal du- rumda değişiklikler (halsizlik, uyukla- ma, baş dönmesi), kalp-dolaşım yet- mezliği işaretleri (kalp ve solunum hızı- nın artması, bayılma). Bu sendromun nedeni, alınan yiye- ceklerin kalan mide parçasında yeterin- ce tutulmayıp midenin cerrahi yolla bağlandığı bağırsak parçasına hızla dol- masıdır. Bu olayın sinirseL, ozmotik dengeye bağlı ve bağırsaktan salgılanan aktif maddelerle ilgili olduğu sanılmak- tadır. Ozmotik etki, bağırsak kanalına geçen yoğun besin içeriğinin ozmotik denge farkı nedeniyle kandaki sıvıları çekmesidir. Humoral etki. kan damarla- nnı genişleten ve ani tansiyon düşmesi- ne neden olan vazoaktif maddelerin (bradikinin ve serotonin gibi amirıler) bağırsaktan kana salgılanmasına daya- nır. Midesi çıkarılan hastaların yalnızca yüzde ı - 2',sinde görülen bu sendrom, otonom sinir sisteminin aşırı tepkisine bağlı olabilir. Tedavi için az ve sık öğünler halinde beslenmek ve yemek- lerden sonra bir süre sırtüstü yatarak dinlenmek gerekir. • Küçük mide sendromu - Kalan mide parçasının gerilmesi, anastomoz (mide ile bağırsağın ağızlaştınlması) düzeyin- deki kasılmalar nedeniyle yemek akışı- nı engeller. Hasta kamın üst bölümünde gerginlik, bulantı, besinlerin yarı sindi- rilmiş olarak ağza geri gelmesi ve kus- madan yakınır; kusma hemen rahatlama sağlar. • Getirici (afferent) halka sendromu - Mideden bağırsağa besin akımının en- gellenmesine bağlı olarak getirici bağır- sak parçasında besinler birikir; safra ve pankreas salgıları burada göllenir. Daha sorıra bunlar, gerilengötürücü (efferent) bağırsak parçasına geçer. Ardından be- sinler kalan mide boşluğuna geri boşa- lır. Belirtiler sağda kaburga altında ve kamın üst bölümünde ağrı ile erken bir şişkinlik duygusudur. Hasta, kusunca rahatlar.

GEÇYEMEK SONRASI SENDROM

Kanda şeker düşüklüğüne (hipoglisemı) bağlı olarak öğünlerden 2-3 saat sorıra ortaya çıkar. Belirtileri halsizlik, yor- gunluk, titreme, terleme, çarpıntı ve bi- linç bulanıklığıdır. Hipoglisemi, bağır- sakların alınan şekeri çok hızlı emmesi- ne tepki olarak aşın insülin salgılanma- sına bağlıdır. Tedavide çok şekerli be- sin alımı kesilir.

MİDE İL TİHABI(GASTRİT) VEÜLSER

Midede cerrahi bir girişimin ardından ortaya çıkabilen iki duruma değinmek gerekir. Ameliyat edilen midede iltihap ve bağırsağın mideye birleşen bölü- münde peptik ülser görülebilir. Bunla- rın belirtileri öteki mide iltihabı ve ül- ser olgularına benzer, ama şiddeti deği- şebilir. Tedavi öteki mide iltihabı ve peptik ülser olgularırıınkiyle aynıdır. Bağırsakta niçin ülser oluştuğu henüz anlaşılmamıştır. Bu, mide-bağırsak ağızlaştınlmasından sonra olguların küçük bir yüzdesinde ortaya çıkan bir komplikasyondur. Jejunum duvarıyla sürekli ilişkide olan mide asiti burada büyük rol oynar, Belirtiler onikipar- makbağırsağı ülserine benzer, ama ağ- rıları daha şiddetlidir ve öğünlerden 3- 4 saat sonra başlar. Tıbbi tedaviyle sü- nuç alınmazsa, yeni bir cerrahi girişim gerekir. Mide iltihabının ameliyat sonrasın- da ürtaya çıkma nedeni de tam olarak anlaşılmış değildir. Yapısal etkenlerin ülserin ve mide iltihabının ürtaya çık- masını kolaylaştırdığı kesindir. Modern gastroskopi teknikleri, mide iltihabının ortaya çıkmasında ameliyat sonrasında mukozanın yüzeyindeki ipek dikiş ka- lıntılarının da etkili olduğunu göster- mektedir. Dikişler, tahriş edici bir uya- ran oluşturarak mide iltihabına neden olur. İltihap belirtileri, ancak dikiş nok- taları birkaç ay içinde kendiliğinden yük olunca ya da bunlar endoskopla ke- silip alındıktan sonra ortadan kalkar.